sabah uyanıyorum. ayaklarım buz gibi. ne zaman stresli olsam üşürler zaten. kalkıyorum hemen giyiniyorum. iki saat bilemedin üç saat sonra eve döneceğimi düşündüğüm için kahvaltı bile etmiyorum. hastaneye giderken aklımda sorular var. en kötüsünü düşünüyorum ya da düşündüğümün en kötüsü olduğunu sanıyorum.
sonra o garip şeyi gösteriyorlar. ardından bir ton test. anlamıyorsun. doktor sakin olalım bir ameliyat ile çözebiliriz diyor.bu arada sen biliyorsun kitlenin kanserli olduğunu. baban bilmiyor. iki gün sonra görüşmek üzere eve geliyorsun. annen panik, baban da panik aslında ama çaktırmıyor. kendi kendine kaldığın vakitlerde google’a bir ton şey yazıyorsun. okuyorsun, bazen okurken bir satır aşağısını okumak istemiyorsun, korkuyorsun çünkü.
iki gün sonra oluyor. bu sefer akıllanmışsın kahvaltı ediyorsun. çünkü bir önceki hastane seferinde saat 16.00’ya kadar aç kalıyorsun ki kendisi dertlerinin en küçüğü. odasına giriyorsun doktorun, o gördüğün kitleyi bu sefer babana gösteriyor.sen kitleye değil babana bakıyorsun. hayatında belki de uzak durduğun o adamı, öyle güçsüz görmek aptal ediyor seni. çünkü belki o sana “güçsüzsün” diye kızmış zamanında. odada ölüm sessizliği oluyor, doktor bile lafa giremiyor. annen ağlamaya çoktan başlamış. baban ise camdan bakıyor. yanına geçip “bunu da hallederiz” diyorsun. sana ilk kez babanmış gibi bakıyor. elini tutuyorsun bu adamın büyüdükten sonra ilk kez. onun sana ihtiyacı olduğunu hissediyorsun. işte diyorsun kendi kendine olabilecek en kötü yerdeyiz.(büyük yanılgı)
yeni testler isteniyor. işlemler bitiyor yukarı çıkıyorsun. ve pandoranın kutusu açılıyor. sadece kalın bağırsakta sandığın zımbırtı karaciğere de sıçramış. şimdi diyor doktor öncelikli hedefimiz onları küçültmek çünkü bu şekilde ameliyat edemeyiz sizi.
odadan çıkıyorsun. hastane eve yakın 10 dakika. arabada kimse konuşmuyor. eve giriyorsun. yan gözle babana bakıyorsun. en azından yemek yiyebileceği için mutlu. bir iki dangoz şaka yapıp çıkıyorsun aklındaki sorularla evden. soruların cevapları ve ortamdaki belirsizlik ruhu siken bir ağırlık içinde. beynini çıkartıp bir bardağa koymak istiyorsun ama maalesef tıp henüz o kadar gelişmemiş.