21 Ağustos 2011 Pazar

Uzay eriği tadında lig


Bir gecede gündemimize aniden yeni bir lig statüsü girdi. Futbolda şike soruşturmasının gündemi yoğun bir şekilde işgal ettiği günlerde kafalarını devekuşu gibi kuma gömen futbolun akil(!) adamları bir anda yeniden seslerini çıkarmaya başladılar. Ligin ilk dört sırasındaki takımlar şampiyonluk için play-off son dört sıradakiler ise düşmemek için play-out oynayacaklar. Ve hatta bu sekiz takım fazladan maç yaptıkları için fazladan para alacaklar yayıncı kuruluştan. Herkesin malumu futbola bilmem kaç milyon dolar yatıran ağabeylerin derdi fazla maç izletip kendilerince malı daha iyi ve daha çok pazarlatmak yani marka değerini yükseltmek ama maalesef ortada ne marka ne değer.

Yayıncı kuruluş 300 milyon dolara ihaleyi aldığı günden beri “marka değeri” zırvasıyla bir şeyler yapıyor. Ama yaptığı şey Cem Yılmaz’ın “uzay eriği” muhabbeti gibi. Mal aynı mal ama inatla üzerini janjanlı kağıt ile kaplıyorlar. Erman Toroğlu futbola zarar veriyor diye kanaldan kovulurken, hafta içi ekranında iki üç gün şikede bilir kişi Sinan Engin yorum yapıyor. Ne kadar teknik direktörlükte başarıyı sağlayamamış futbolcu eskisi varsa, ki onların hepsi hala futbolcu olarak çok değerlidir ama yorumculukları beş para etmez, maç öncesi ve maç sonrası çene çalıyor. Muhabirler (Loran Vayloyan hariç) bu seneye kadar ne kadar zeka pırıltısından uzak sorular soruyorsa yine aynı çizgide şuursuz maç öncesi ve sonrası röportajlar devam ediyor. Yazın yine futbolcuların tatile gittiği yerlerden garip görüntüler çekiliyor. Yine Melihler ile maçlar birer eziyete dönüştürülüyor ki eskiden en azından bir Melih vardı şimdi bazı maçlarda aynı anda iki Melih oluyor. Yani futbolun ambalajı değişiyor ama paketin içinden çıkan mal aynı yavanlıkta.

Şimdi gelelim şu şampiyonluk play-off’u denilen zeka pırıltılı çılgın projeye. Birileri aylardır saklandığı yerden çıkıp “Şampiyonluk yarışında daha az şike olacak” gibi süper bir tezi de ortaya atmaktan çekinmiyor. Eğer yayıncı kuruluşun istediği daha temiz bir lig ise, böyle çılgınlıklara gerek yok sadece haberleri görmezden gelmesin yahut tatil köylerine iki muhabir yollarken bir tane muhabir de kendi binalarına yarım saat uzaklıktaki şike konferansına yollasınlar falan filan.

Olayın bir de matematiksel adaletsizlik ve normal ligin son haftalarında yaşanabilecek yasal usulsüzlükler boyutu var. Süper Lig’de son on seneye şöyle bir baktığımızda genelde birinci ile dördüncü arasındaki puan farkı 10 ki bunun 15 ve üzerine çıktığı sezonlarda azımsanmayacak kadar var. Hal böyle olunca sezonda daha fazla maç kazanmış bir takımın şampiyonluğu kaybetme ihtimalinin olması ne kadar adil. Olayın bir de şöyle bir boyutu olabilir. Play-off’a kalmayı normal sezon bitmeden garantileyen takım geride kalan haftalarda maçlara amaçsız çıkacak. Yıldızlarını dinlendirecek, kartlarını temizleyecek falan filan. Yani zaten kestirme yolları kullanmaya meraklı olan zihniyetler olayın defalarca suyunu çıkaracak.

Çok sevgili yayıncı kuruluş futbolun marka değerini(!) arttırmak için Amerika’ya yeniden keşfetmene gerek yok bence. Futbolun yeteri kadar içine edildiği şu günlerde sen de "Çorbada benimde tuzum olsun" diyerek girişiyorsun işe ama gerek yok. Maçları dinlenebilir spikerlerle sun bize, deli danalar gibi sürekli eski golleri, maçları gösterme, birazcık değişik şeylere yönel, futbolu yorumlattığın adamların ortalama bilgisi mümkün ise Güvenç Kurtar’dan ve Sinan Engin’den fazla olsun. Sen bunlara yor kafanı gündemi değiştireceğim diye başbakan gibi çılgın projeler yapma ne olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...